“Gökyüzü neden mavi?” klasik bir çocukluk araştırmasıdır. Bunu gençken sormuş olabilirsiniz veya bugün çocuğunuz size soruyor olabilir! Cevap, güneş sistemimizin nihai ışık kaynağı olan Güneş ile başlıyor. Güneş ışığı beyaz gibi görünse de görünür spektrumun kırmızıdan mora kadar tüm tonlarından oluşur. Güneş ışığı atmosferde ilerlerken çeşitli elementler, bileşikler ve parçacıklar tarafından emilir, yansıtılır ve dönüştürülür. Gökyüzünün rengi temel olarak gelen ışığın dalga boyları tarafından belirlense de hava molekülleri (başlıca nitrojen ve oksijen) ve toz parçacıkları da önemli roller oynuyor.
Güneş tam tepede olduğunda ışınlarının çoğu atmosfere neredeyse dikey açılarla çarpar. Mor ve mavi gibi daha kısa dalga boylarına sahip ışık, hava molekülleri tarafından daha uzun dalga boylarına (tayftaki kırmızı, turuncu ve sarı bantlar) göre daha kolay emilir. Daha sonra hava molekülleri farklı yönlerde mor ve mavi ışık yayarak gökyüzünü doyurur. Ancak gözlerimiz mor ışığa göre mavi ışığa daha duyarlı olduğu için öğlen gökyüzü mavi ve mor karışımı yerine mavi görünür.
Güneş, şafak vakti ve alacakaranlıkta ufka yakın olduğunda, ışınları atmosferi daha eğik (eğimli) açılarla etkiler ve atmosferde öğle vaktine göre daha büyük bir mesafe kat etmelerini gerektirir. Sonuç olarak, ilave nitrojen ve oksijen molekülleri ve diğer parçacıklar gelen güneş ışığını engelleyebilir ve dağıtabilir. Bu uzun yolculuk sırasında, daha kısa mavi ve mor dalga boylarındaki radyasyon büyük ölçüde filtrelenir ve gökyüzünün rengi üzerindeki etkisi azalır. Daha uzun dalga boyları kalır ve bu ışınların bazıları, ufka yakın toz ve diğer parçacıkların yanı sıra bulutlardaki su damlacıklarına da çarparak kırmızı, turuncu ve sarı renkleri üretir.
Daha fazla bilim yazısı okuyun.